Aydınlık Gazetesi

Diğerlerinin gözünden: Habil ile Kabil
Ceren Adaletsever
Kitabı okumadan önce; tüm bildiğim Kabil’in ilk cinayeti işleyen, Habil’in ise ilk kurban olduğuydu. Tanrıya kurban sunan iki kardeşten Kabil, kendisininki kabul edilmeyince öfkesine hakim olamamış ve kardeşini öldürmüş. Dolayısıyla nefsine hakim olamayan Kabil kötü, Habil ise iyiliğin temsiliydi
Hepimiz Habil ile Kabil’in hikayesini az çok biliriz. Kulaktan kulağa dolanan bu hikayeyi, Ayrıntı Yayınları Asuman Bayrak’ın anlatımıyla yazıya dökerek kitaplıklarımızda yerini almasını sağladı. Yaratılış efsanesini farklı bakış açılarıyla anlatan bu kitap, yazarın ilk kitabı olma özelliğine sahip. İlkler unutulmazdır, yazar için farklı bir yere sahip olacağını sandığım bu kitap özellikle ezber bozduğu için, benim için de unutulmayacaklardan.
Geçtiğimiz haftalarda raflarda yerini alan “Kayıp Taşlar” bize yaradılış efsanesini, Habil ile Kabil’in bugüne kadar bilmediğimiz, bize unutturulan ikiz kardeşleri Aklima ve Lebuda’nın dilinden anlatıyor. Bu hikayeye, bir de bugüne kadar tanımadığımız gözlerden bakarak; aslında al- gının zamana, zemine, kişiye göre nasıl da değiştiğini görüyoruz. Bayrak, bizim “sınırlı” bildiklerimiz dışında, gerçeğe biraz daha ışık tutarak Aklima ile Kabil, Lebuda ile Habil ikiz kardeşlerin hikayelerini, insana dair olan her şeyiyle anlatıyor ve ilk insanlar üzerinden kendimizi, olup biteni anlamamıza yardımcı oluyor.
YERYÜZÜNDEKİ İLK CİNAYET
Bir tarafta köpükler saçarak çılgın akan dere: Aklima ve en az onun kadar coşkulu ve öfkesine hakim olamayan Kabil; diğer tarafta ise dağların doruklarında berrak bir göl: Lebuda ve ihtiyatlı ve itaatkâr olan Habil. Bu ikiz kardeşler, Aklima ile Kabil, Lebuda ile Habil, aynı yatakları paylaşmak isteyene kadar; hep birlikte oynarlar, iş yaparlar, her anlarını birlikte geçirirlerdi. Fakat büyüdükten ve duygularının farkına vardıktan sonra kim bilebilirdi ki duygularının yeryüzündeki ilk cinayete sebep olacağını. İşte bu hikaye, bizi cinayet mahalline götürerek, yeryüzünde işlenen ilk kötülüğe giden süreci; insana dair olan aşk, nefret, acı, umut, itaat, isyan gibi duygularla anlatıyor. Ve yeryüzüne ölümü, acıyı getiren bu kötülüğün nedenlerini anlamamızı istiyor. Belki de ilk insanların bu sonu hazin hikayesinden sonra aşkın karşısına mantık belirmiş, ikisi tezat anlamlar taşıyan kavramlara dönüşmüşlerdir.
Aynı zamanda yazar; özellikle biri köpükler saçarak çılgın akan dere gibi asi, diğeri dağların zirvesindeki berrak göl gibi sakin olan iki kız kardeşlerin dilini kullanarak; bir hikayenin, iki dilden ne kadar farklı çıkabileceğini gösteriyor bizlere. Aslında hepimiz bir hikayedeyken, her birimizin farklı hikayelere sahip oluşumuzu gözler önüne seriyor bu tercihiyle. Ve “kendi” denizimizde boğulduğumuz şu günlerde; farklı bakış açılarının hikayeyi daha iyi anlamamızı sağlayacağını gösteriyor.
İYİYLE KÖTÜYE YENİDEN BAKMAK
Bu kitabı okumadan önce; tüm bildiğim Kabil’in ilk cinayeti işleyen, Habil’in ise ilk kurban olduğuydu. Tanrıya kurban sunan iki kardeşten Kabil, kendisininki kabul edilmeyince öfkesine hakim olamamış ve kardeşini öldürmüş. Dolayısıyla nefsine hakim olamayan Kabil kötü, Habil ise iyiliğin temsiliydi. Fakat bu kitap, tüm ezberleri bozarak, sınırlı bildiklerimizle-belki de bilmediklerimizle- edindiğimiz yargıları kırıyor, hikayeyi tüm çıplaklığıyla yargıya varmadan anlamamızı sağlıyor. Meselenin iyi kötü olmadığı, meselenin ikisini de içinde barındıran “insan” olduğu bu kitapta, hikayenin tüm karakterleriyle empati kurarak sonunda insanoğlunun acıyla tanıştığı bu hikayeyi tüm yargılarınızdan uzakta kavrayacaksınız.
Asuman Bayrak, “Kayıp Taşlar”da, yaradılış efsanesini, bize anlatılanlarla sınırlı kalmayarak, bir çok varyasyonu içinden en bilinmeyeni, en ezber bozanı, belki de en feminist biçimini anlatıyor. Tarih boyunca kayıp olan o kadar taş var ki, Asuman Bayrak bu taşlardan birini yazıya dökerek, bu taşların üzerindeki efsanelerin kaybolmamasına katkıda bulunuyor.
(Kayıp Taşlar, Asuman Bayrak, Ayrıntı Yay., 192 s.)
Orjinal metin
 

Bir yanıt yazın