GERÇEK BÜKÜCÜLER

Element bükmek o elementi kontrol altına alıp istenildiği gibi hareket ettirmek demektir. Bu elementler genelde su, toprak, ateş ve havadır. Masallarda, filmlerde heyecanla seyrederiz, dinleriz. Bir de gerçek hayat vardır, o hayatın içinde de gerçek bükücüler. Hayatımızı zindana çevirirler.
10 Ekim 2015 cumartesi günü, barış isteyenlerin arasında patlatılan bombalar ve 100’den fazla ölümle sonuçlanan katliam savaş karşıtlarını yasa boğdu. Kahrolduk. Yaşamaktan utanıp yine ‘sözün bittiği yer’ dedik. Uludere, Soma, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç’tan sonra Ankara. Seri katillerle karşı karşıyayız. Üç günlük yasın bittiği son gün Konya’daki milli maç sırasında, ölenler için bir dakikalık saygı duruşu ıslıklarla, tekbirlerle protesto edildi. Yasın kapsamı salt Ankara katliamında ölenler değildi, buna rağmen ortak yas tutamadığımızı ‘bir güzel’ anladık.
Konuyla ilgili yüzlerce yazı yazılıyor, herkes yaşadıklarını, düşüncelerini paylaşıyor. Görüntüleri, yazıları ağlamadan okuyamıyor, bakamıyorum. Kendi kendime en fazla tekrar ettiğim cümle :’Biz ne zaman bu kadar kötü olduk.’ Kara kara düşünürken fark ettim ki gerçek bükücüler yüzünden bu durumdayız.
Hayatta olup biten elle tutulup gözle görülebilen, varlığı hiçbir şekilde yadsınamayan durum, nesne ya da hallere gerçek deriz. Göreli gerçekliklerden bahsedilse de tartışmasız durumlar vardır. Mesela bir intihar bombacısı Suruç’ta kendini patlatıp onlarca barışsever gencecik insanı öldürüyorsa, biz onun ismini ‘yakaladık’ diye veremeyiz. Başbakan Davutoğlu böyle dedi. Murat Sancak’a saldıranlar yakalandı dedi. Emniyet yalanladı. Patlamadan sonra gelen polisin yaralıların üstüne gaz sıktığını, hastane bahçesinde sağlık görevlilerinin kan anonsu yaptığını görüyoruz, ama devlet fütursuzca ‘yok öyle bir şey’ diyor, yalan söylüyor. Öldürdüğü insanı panzerin arkasına bağlayarak sokaklarda gezdiren polisler hakkında soruşturma açıldı diyorlar, ama soruşturmanın ‘video çekmek’ hakkında olduğunu öğreniyoruz. Başbakanın ve bakanlarının yalanlarını listelemeye kalkmayacağım. Utanmadan gülenlerden, ölümlere sevinenlerden söz etmeyeceğim. Adli tıpta cesetler arasında yakınını bulmaya çalışanların yaşadıklarından, olaydan iki gün sonra temizlik işçilerinin bulduğu insan parçalarından meseleyi ne kadar ciddi ele aldıkları, kriz masasının nasıl çalıştığı üzerinde de durmayacağım. Gerçek bükücülüğüne dikkat çekmek istiyorum. Çünkü katliamı anmak, protesto yürüyüşü yapmak, haber yapmak yasak.
Gerçek bükücüler iş başında. Element bükmek için o elementin özellikleri kişide bulunmalıdır. Mesela su bükmek nedir, belki bilirsiniz. Su, değişkenlik elementidir. Su bükücülerin tekniği Tai Chi sitiline göredir. İlk su bükücü Ay’dır. Su bükücüler güçlerini Ay’dan alırlar (dünyamızın uydusu ay). Kendilerinden emin ve iyi insanlardır. İyileştirme güçleri vardır. Gerçek bükücülerin tersi gibidir.
Toprak bükmek ise ayrı bir alem. Toprak, dayanıklılık elementidir. Toprak bükücülerin tekniği Hung Gar ve Kung Fu tekniklerine dayanır. İlk toprak bükücüler köstebeklerdir. Toprak bükücüler toprağa bodoslama dalarak toprak bükerler. Genelde katı ve inatçı kişilerdir. Toprak bükücüler kum ve metal de bükebilirler.
Ateş bükmeğe gelirsek; ateş, güç elementidir. Ateş bükücüler güçlerini Güneş’ten alırlar. Ateş bükebilmek için Kuzey Shaolin Kung Fu ve Güney Seven Star Praying Mantis tekniklerini bilmek lazım. Ateş bükücüler güçlerini nefret ve öfkeden alırlar. İleri teknikte ateş bükmeye yıldırım bükmek denir. Yıldırım bir elden diğerine geçer. İlk ateş bükücüler ejderhalardır.
Hava bükmek ayrı bir hüner ister. Hava Bükebilmek için Hsing Yi ve Ba Gua tekniklerini bilmek gerekir derler. Hava özgürlüktür. Hava bükücüler çevik insanlardır. Bazı hava bükücüler isterlerse bir köyü uçurabilecek kadar şiddetli fırtına kopartabilir. Dengeli ve esnektirler. İlk Hava bükücüler uçan bizonlardır.
Gerçeği bükmek için de yalancı olmak lazım. Gerçek bükücülerin merkezi vardır. Yetki ve güç sahibi belli bir merkez olmadan harekete geçemezler. Bolca komplo teorisi üretirler, herkesi dışlar sonra asıl hedefe kilitlenerek hareket ederler. Sık sık tekrar etmek, aynı cümleleri kurmak işlerine gelir. Pişkin ve utanmazca davranır, ilgili ilgisiz her konuda esas hedefe hizmet edecek yorumlar yapar, bükmek istediği gerçeği ters yüz etmek amacıyla planlı davranırlar. Boşluk bırakmaz, arsızca, hayasızca ve sürekli saldırırlar. Onlar için her yol mübahtır.
Barış yazan pankartlarla ölü taşınan bir ülkede yaşıyoruz ve katliamı protesto edenlere değil izin vermek, coplanıyor, gaz sıkılıyor ve gözaltına alınıyor.
Ana akım medya -yandaş ya da değil- katliamın yaşandığı andan beri bütün suçu HDP ve Demirtaş’a yıkma çabasında. Yandaş medya bunu açıkça yapıyor, diğerleri de aynı değirmene su taşıyor. Aklı başında tek lider Demirtaş’ın açıklamalarına yer verilmiyor. Kesilip biçilerek verilen iki saniyelik görüntüler, sözcükler manipulasyon için kullanılıyor. Katliam haberleriyle birlikte PKK’nın saldırganlığını vurgulayan cümleler kuruluyor. Sokağa çıkmanın yasak olduğu yerler, oralarda yaşananlar, ölen çocuklar ise yok sayılıyor.
Anadolu’da çoğu evde hep aynı kanallar izlenir, özellikle de TRT. Zaten bütün kanalları izleme olanağı da yok. Bütün gün açık olan o televizyonlar insanları aynı şeye inandırıyor. Fazla düşünmeyen, düşünceden korkan insanlar barış mitinginde bombaları kürtlerin patlattığına inanıyor. Gerçek bükücülüğünün farkında değil. Yastayız, isyandayız… tamam da, bu cehennemden nasıl çıkarız bilmiyorum. Katliamdan iki gün sonra twitirda TT Güneşin Kızları’ndaydı, sonra San Marino…
Katliamdan dört gün sonra cumhurbaşkanı Erdoğan yanında Finlandiyalı mevkidaşı ile birlikte olay yerine karanfil bıraktı -galiba Finlandiya cumhurbaşkanı istediği için-, ölü sayısı hala kesin değil -Başbakanlık 99 diyor, TTB 106- intihar bombacılarının isimlerinin MİT’in elindeki bir listede olduğu, bilindiği anlaşıldı. İŞİD bağlantısının kesinleşmesine rağmen her cümleye PKK, Demirtaş diye başlanıyor, katliam haberlerine yayın yasağı getiriliyor. Memleketimizde herhangi bir olayda kamuya uzanan bağlantılar varsa yayın yasağı konur. Katliamın sorumluları belli olmuştur.
Gerçek bükücüler işlerine devam ediyor. Umarım son güçlerini harcıyorlardır. Yoksa başımız belada…

Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir yanıt yazın